Hakkımızda

shpm-dis1

İstanbul Üniversitesi İslam İktisadı ve Finansı Araştırma ve Uygulama Merkezi, İslam’ın iktisada getirdiği perspektifin bir bütün olarak anlaşılması ve uygulanması, bu alandaki faaliyetlerin etkinliğinin sağlanması yönündeki niyet ve gayretin sonucu olarak ortaya çıktı. Merkezimiz, dünyanın ihtiyaç duyduğu daha katılımcı, paylaşımcı, dayanışmacı, katma değer üretimine dayanan, kanaat ve bereket kavramlarını içeren bir iktisat paradigmasının inşa edilmesi yönünde çalışmalar yapmak üzere Üniversitemiz bünyesindeki İktisat, İlahiyat ve İşletme Fakültelerinde görev yapan bu konuyla ilgili öğretim üyelerince kurulmuştur.

Bu bağlamda çalışmalarımız, İslam iktisadı teorisinin ve uygulamalarının geliştirilmesi, İslâmi finansta etkinliğin ve derinliğin sağlanması ve bu konulardaki farkındalık ve bilinci artırmayı hedeflemektedir. Bu amaçları gerçekleştirmek için nitelikli akademik ve sektörel çalışmalar, projeler, eğitimler ve toplantılar düzenlemek merkezimizin ana faaliyet konularını oluşturmaktadır. Merkezimiz, başta düzenleyici ve denetleyici kamu otoritelerine, finansal kuruluşlara, yatırımcılara, girişimcilere ve akademiye olmak üzere sistemin tüm paydaşlarına ihtiyaç duyulan bilgi ve verileri sağlamak ve öneriler geliştirmek suretiyle bu sistemin daha etkin çalışmasına katkıda bulunma işlevini de taşımaktadır. Bu etkinlikler, Merkezimizle içi içe yapılanmış olan İslam İktisadı ve Finansı Anabilim dalı ile işbirliği içinde yürütülmektedir.

Merkezimizin yönetim kurulu, danışma kurulu, müdür ve müdür yardımcısından oluşan bir yönetim yapısı vardır. Ancak faaliyetlerimizin gerçekleştirilmesi, içlerinde ilgili öğretim görevlilerimiz, araştırma görevlilerimiz, lisansüstü öğrencilerimiz ve sahanın uzmanı profesyonellerin olduğu kendilerini bu alanın başarısına adamış bir geniş bir ekibin katkılarıyla mümkün olmaktadır.

“İslam İktisadı ve Finansı”: Kavram, Kısa Tarihçe ve Günümüzdeki Durum

islamicmarket1

İslam iktisadı/ekonomisi kavramı ilk bakışta modern zamanların ortaya çıkardığı bir kavram gibi algılansa da, esasen İslam’ın hayatın her vechesine dair bir duruş önerisi ve düzenleme getirdiği hatırlandığında, yeryüzünde iktisadî faaliyet denebilecek ilk eylemlerin görüldüğü kadim zamanlardan beri bu disiplinin var olduğu kolaylıkla anlaşılır.

İslam iktisadı, ya da daha doğru bir ifade ile İslamî iktisat disiplininin teorik temelleri esasen kadim zamanlarda İbn Haldun ve Gazali’ye kadar uzanır. Tarih boyunca İslam toplumlarının uygulamaları da İslam iktisadı ve finansının kurumsallaşmasını sağlamıştır. Ancak tarihi süreçte bu alanın bugünkü anlamda kendi başına bir disiplin olarak değil, bir yönü ile İslam düşüncesinin, bir yönü ile İslam fıkhının tanımladığı ve düzenlediği bir alan olduğu görülmektedir. 

 

islamic coins1

Kaldı ki modernite öncesi hem bugünkü anlamda bilimler sınıflaması yoktu, hem de ana akım bilgi zaten İslamî perspektiften tanımlandığı için herhangi bir bilim ya da kurum için “İslamî” ön ekine ihtiyaç duyulmamaktaydı.



İlk ve ortaçağ Batı düşüncesinin önceleri “Oikonomia” (ev idaresi) olarak tanımladığı iktisat bilimi, İslam literatürüne “İlm-i Tedbir-i Menzil” adıyla uyarlanmıştır. Daha sonraları merkantilist dönemde “Ekonomi-politik” ya da “Politik İktisat”a dönüşen bu disiplini bu kez İslam literatüründe “İlm-i Tedbir-i Medîne” ibaresi ile karşılanmıştır.

osmanli-vakiflari

Modernite  öncesi daha çok ahlak ve siyaset/yönetim temelli bir anlayışa dayanan “political/moral economy”, pozitivist anlayışın hakimiyeti ve sosyal bilimlere bilhassa Newton mekaniğinin uygulanmasıyla “Economics” denilen bir disipline dönüştü. Bu anlayışa göre iktisat, değerlerden ve insanî özelliklerden bağımsız, fizik kuralları gibi her insana, her topluma her zaman uygulanabilen varsayımları dikte eden, iktisadî olayları tamamen matematiksel modellerle izah etmeye çalışan bir alan olarak tanımlandı. Sanayi devrimiyle gelen yeni üretim tarzları, dünya siyasetindeki yeni dengeler ve para sistemindeki gelişmelerle Neo-klasik iktisat anlayışı ana akım haline geldi.

Ancak Neo-klasik anlayışa dayalı modeller gerek ortaya çıkan çoğu durumu izahta, gerekse sıklıkla ortaya çıkan büyük krizleri öngörmede yetersiz kalıyordu. Dahası, krizlerin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin, sosyal çalkantıların ve çevre felaketlerinin ardında bizatihi bu anlayışın olduğu görülüyordu.


Piyasa ekonomisini reddeden sosyalist-Marksist iktisat her ne kadar alternatif bir anlayış iddiasına dayanıyormuş gibi görünse de, aslında aynı paradigmaya dayanıyordu ve somut bir başarı öyküsü sunamadan tarihteki yerini aldı. Bu nedenle özellikle ekonomik ve finansal krizlerden sonra insan doğasını, davranışlarını ve değerlerini dikkate alan, daha sürdürülebilir, katılımcı, büyüme ve paylaşımı birlikte mümkün kılacak yeni paradigma arayışları devam edegelmiştir.

İşte “İslamî iktisat” yeni paradigma arayışında bugün dünyanın karşısında “evrensel bir ahlak anlayışına, gelişmiş hukuksal temele ve tarihi tecrübeye sahip” tek alternatif olarak durmaktadır. 20. Yüzyıl başlarında ortaya çıkan İslam iktisadı literatürü ve uygulamaları, İslam ülkelerinin bağımsızlık ve özgün kimlik inşası sürecindeki en önemli unsurlardan biri olmuştur. Bu dönemdeki çalışmaların büyük ölçüde Batı’da artık yeri iyice belirginleşmiş olan iktisada İslamî bir perspektif getirmeye çalıştığını görüyoruz.

islamic-business

İslam iktisadının bu önemi, 1970’lerden sonra ortaya çıkan ve bugün artık dünyanın her tarafında hızla yayılan “İslamî finans” olgusunun ötesinde, sahip olduğu potansiyelden ileri gelmektedir. Zira bugün aslında İslam iktisadının her yönüyle ve derinliği ile tezahür ettiğini iddia edemiyoruz. 20. yy başında bir bütün olarak İslam iktisadını kavramsallaştırma ve 1950’lerdeki Mith Ghamr Bank gibi özgün İslamî finans çabaları yerini 1970’ler sonrası Ortadoğu’da biriken petro-dolarları mevcut küresel finans sisteminde yatırıma kanalize etme çabasına terk etti. “İslam iktisadı” kavramı, finansa yapılan aşırı vurgu nedeniyle “İslami finans” kavramına indirgendi. Bu süreç hem daha özgün finansal kurumların oluşumunu, hem de iktisadın finans dışındaki alanlarına yönelik çalışmaları yavaşlamasına neden oldu.

albaraka


Her ne kadar bugün İslami finans İslam iktisadının en görünür, kurumsallaşmış ve dinamik boyutunu oluştursa da, dünyanın bugün ihtiyaç duyduğu sürdürülebilir ve evrensel refah için İslamî iktisadın bir BÜTÜN olarak anlaşılması, daha özgün yapıların geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir.



Şehrimiz ve Üniversitemiz

istanbul-universitesi-kusbakisi-abf6e384_420x280

İstanbul sadece Türkiye’de değil Dünya’da da bir çok konuda “merkez” olagelen şehirlerden biridir. Bilginin, kültürün, sanatın, ekonominin, medyanın, kısaca medeniyetin başkenti İstanbul. Son iki yüzyılda ülkemizin yaşadığı sarsıntılar sonucu bir yandan ciddi sorunları da sırtlanmış emektar ve cefakâr şehir İstanbul.

İşte bu İstanbul, ülkemizde yeni bir diriliş arefesinde olduğumuz bu dönemde yine o çok özel konumuyla, tarihi tecrübesiyle ekonomi ve finans alanında da dünyada seçkin bir merkez olma yolunda güçlü adımlarla ilerliyor. Ülke yönetiminin uzunca süre önce benimsediği ve artık somut eylem planlarına dönüşen “İstanbul Finans Merkezi” sürecinde bu şehri dünyadaki rakipleri karşısında üstün kılacak en önemli unsurlardan biri “İslam ekonomisi ve finansı” iddiasıdır. Onun Müslüman kimliği bu alanda Batı’ya karşı bir üstünlük sağlarken, tarihî tecrübesi ve medeniyetlerin merkezinde olması da Doğu’ya karşı üstünlüğünü sağlamaktadır. Bu bağlamda ülkedeki ekonomi yönetimi ve mali alandaki tüm düzenleyici kurumlar faizsiz/katılımcı finans alanında ciddi çalışmalar yapmakta, başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere bir çok yükseköğretim kurumu bu alanda merkezler, programlar ve dersler açmaktadırlar. Bu alanda her yıl bir çok ulusal ve uluslararası ölçekte kongre, sempozyum ve çalıştaylar düzenlenmektedir.

Bu alanda ülkemizdeki en yetkin akademisyenlerin görev yaptığı Türkiye’nin en köklü yükseköğretim kurumu olan İstanbul Üniversitesi, disiplinlerarası anlayışla oluşturduğu İslam İktisadı ve Finansı lisansüstü programları yanında, bu konudaki temel dersleri diğer lisans ve lisansüstü programlarda da vermektedir. Hem akademik açıdan, hem de saha tecrübesi açısından oldukça nitelikli bir öğrenci profiline sahip olan programlarımız, bir yandan sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağını sağlarken, bir yandan da bilhassa doktora öğrencilerinin çalışmalarıyla teorinin gelişmesini ve politika yapıcılara yol gösterici stratejiler geliştirilmesini sağlayacaktır.